İnsan davranışı ve zihinsel işleyişi birçok açıdan, temelinde biyolojik süreçlere dair bilgiler olmaksızın anlaşılamaz. Sinir sistemimiz, duyu organlarımız, kaslarımız ve salgı bezlerinden salgılanan hormonlar çevremizden haberdar olmamızı ve ona uyum göstermemizi sağlar. Olayları algılamamız, duyu organlarımızın uyaranları nasıl aldığına ve bu duyulardan gelen bilgiyi beynin nasıl yorumladığına bağlıdır.
Ruhsal durum ve beden ilişkisi üzerinde yapılan bilimsel araştırmalar zihnin bedeni, bedenin de zihni etkilediğini ortaya koymaktadır. Bugün düşünme, bellek, zekâ gibi karmaşık konuların hem nörofizyolojinin hem de psikolojinin alanına girmesi, psikolojik olayların temelinde sinir sistemi yapılarının ve onların etkinliklerinin yattığını göstermektedir.
Psikolojik olayların biyolojik yanı hakkında daha ayrıntılı bir fikir sahibi olabilmek için duyum ve tepki mekanizmalarının çalışmasını sağlayan sinir sistemi ile beynin anatomisi ve fizyolojisi hakkında bilgi edinmek gerekir.
Sinir Sistemi
Davranış üzerinde, beynin işlevlerinin ve sinir sisteminin etkilerini inceleyen psikologlar nöropsikolog (sinir psikoloğu) olarak isimlendirilir. Nörologlar, sinir sisteminin çalışması, hastalıkları ve tedavisi gibi konularda çalışmalar yaparken nöropsikologlar beynin ve işlevlerinin davranışlar üzerindeki etkileriyle ilgilenirler.
Bedendeki her türlü olaydan sorumlu olan, onları oluşturan ve denetleyen sistem sinir sistemidir. Sinir sistemi, duyum ve kas sistemlerini birbirine bağlar. Bedende çeşitli organlar arasında işbirliğini sağlar. Organizma ve çevresi arasındaki etkileşimi düzenler. Sinir sistemini meydana getiren hücrelere nöron denir. Bütün sinir sistemi milyonlarca nörondan meydana gelir. Bir sinir hücresi, gövde ve gövdeye bağlı uzantılardan oluşur. Bu uzantılardan biri olan dentritler, uyarı alıcı yapılardır. Aldıkları uyarıları sinir hücresinin gövdesine iletirler. Nöron hücresindeki diğer bir uzantı aksonlardır.
Aksonlar sinir hücresinin gövdesinde değerlendirilen uyarıları, sonlandıkları vücut hücresine iletir. Bir nöronun herhangi bir noktadan uyarılması (kaynayan çaydanlığa dokunmak gibi) nöronun yapısında geçici elektriksel ve kimyasal değişiklikler meydana getirir. Bu değişikliklerin parmak ucundan beyinde ilgili bölgeye ulaşması saniyenin binde hatta milyonda biri kadar daha kısa zamanda gerçekleşir. Beyinde uyarımın anlamlandırılması sonucunda (örneğin, sıcak olan çaydanlıktan elimizi çekme) davranış gerçekleşir.
İnsanoğlu doğumunda maksimum sayıdaki nöron hücrelerinin tümüne sahiptir. Çocuk doğduktan sonra sinir sisteminde yeni hücre oluşmaz. Buna karşılık var olan nöronlar gelişirler, birbirleriyle yeni bağlantılar kurarlar. Sinir sistemindeki bu gelişme, çocuğa daha karmaşık ve daha hatasız davranışlar yapabilme olanağı verir.
Sinir sistemi iki bölüme ayrılır:
1-Merkezi sinir sistemi: Beyin, beyincik, omurilik soğanı, hipotalamus ve omurilikten meydana gelir. Bunlardan beyin, görme, işitme, öğrenme, düşünme, duygulanma ve hareket etme gibi en karmaşık psikolojik eylemlerin merkezidir. Beyin sapının uzantısı olan omurilikte hem beyinden kaslara, hem de duyu organlarından omuriliğe ve beyine mesaj götüren sinirler vardır. Vücudun çevresinde olup bitenleri omurilikten geçen nöronlar beyine iletir. Omurilik, refleks davranışların gerçekleşmesinde rol oynar.
2-Çevresel sinir sistemi: Duyu organlarından gelen uyarımları sinir merkezlerine; sinir merkezlerinden verilen emirleri kas ve bezlere ulaştırır. Çevresel sinir sistemi içinde yer alan otonom sinir sistemi; İç salgı bezlerinin, düz kasların ve kalbin işleyişinden sorumludur. Bu sistem sempatik ve parasempatik olmak üzere iki bölüme ayrılır. Sempatik sistem genelde iç organların çalışmasını hızlandırıcı yönde, parasempatik sistem ise yavaşlatıcı yönde etkide bulunur. Bu sistemler birbirine zıt tepkiler vererek organizmanın faaliyetlerini etkilerler. Örneğin, herhangi bir nedenle korkarak kaçmaya hazırlanan bir kişinin vücudunda sempatik sistem devreye girer. Göz bebeklerinin büyümesi, deride terleme olması, kandaki şeker miktarının artması, kan damarlarının genişlemesi, kalp atışının hızlanması gibi tepkiler görünür. Kişi tehlike geçip rahatladığı zaman parasempatik sistem aynı organları ters yönde etkiler ve kişiyi normal dinlenme haline getirir.
Sinir Sisteminin En Büyüğü: Beyin
Sinir merkezinin en büyüğü beyindir. Beynin dış yüzeyi, beyin kabuğu (korteks) adı verilen ince bir tabakayla kaplıdır. Bu tabaka milyarlarca sinir hücresiyle doludur. Beyin kabuğunun istemli davranış, dil, akıl yürütme, hayal etme, duyusal bilginin duygularla ilişkili olarak işlenmesi gibi işlevleri vardır. İki yarım küreden oluşan beyin dört loba ayrılmıştır. Beynin bu bölümleri davranışımızın belirli özelliklerini yönetir.
Beyin sapının yukarı kısmıyla ön beyin arasında yer alan limbik sistem, güdüsel ve duygusal davranışları düzenler. Yeme, içme, besin arama ve kendini korumaya yönelik yaşamsal davranışlar, limbik sistemin fonksiyonları arasındadır. Limbik sistemin içinde bulunan hipotalamusun insan vücudunda iç istikrarın sağlanmasında hayati bir önemi vardır. Tüm duyulardan gelen bilgileri alarak öfke, üzüntü, korku gibi olumsuz duygulardan sorumlu olan amigdala bölgesi ise duygusal yüz ifadelerinin anlaşılmasında rol oynar. Amigdalası hasar gören hastalar duygusal yüz ifadelerini anlamakta zorluk çekmektedirler.
Beyin yarım kürelerinin bir arızaya uğraması zekâyı, belleği, düşünme ve istemli davranma yeteneğini yok edebilir. Tahrip edilen bölgelerle davranış arasında nasıl bir ilişki olduğu hakkında hayvanlar üzerinde yapılan bir deneyde beyin yarım küresi çıkartılmış bir güvercinin baktığı fakat görmediği, ağzına verilmezse önünde duran yemleri yemediği, fakat havaya atıldığı zaman uçtuğu görülmüştür. Bellek ve zekâsını kaybeden böyle bir güvercin pek az bir süre yaşayabilir. Ameliyat sırasında beyin kabuğu hafif voltajla uyarılmış hastalar değişik yaşantılardan söz etmişler ve uzun zamandır hatırlamadıkları çocukluk hatıralarını dile getirmişlerdir.
Beynin yapısı yanında iç salgı bezleri tarafından salgılanan hormonların da davranışlar üzerinde etkisi vardır. Örneğin seratonin hormonu duygu-durum, iştah ve uykuyu düzenler. Düşük seratonin saldırgan davranışlara, dürtü kontrolünde azalmaya hatta intihar eğilimine sebep olur. Tiroit bezinin salgısı olan tiroksin hormonu az salgılandığında uyuşukluk ve bitkinlik, çok salgılandığında ise heyecan, kaygı ve kararsızlığa yol açmaktadır.
Bir yanıt bırakın