Kalıtım ve çevrenin veya doğuştan donanım ile edinilmiş donanımın davranışları tayin etmedeki göreli katkısı yıllarca tartışmalara yol açmıştır. Bazı bilim adamları bireye özgü kalıtımsal yapının davranışları belirlediğini iddia ederler.
Kalıtım: Ebeveynlerin genetik özelliklerinin kuşaklar boyu çocuklara aktarılmasıdır. Kişinin saç ve göz rengi, boyu, kemik yapısı, yüz hatları, kan grubu gibi doğuştan getirilen özelliklerin yanında, mizaç, heyecansal tabiat gibi psikolojik özellikler de aileden kazanılan miraslardır.
Kalıtımın davranış üzerindeki etkisi, hayvan deneyleri ve tek yumurta ikizleri üzerinde yapılan araştırmalarla ortaya konmuştur. Nisan ayında doğan, annesiz yaşayan bir tarla faresi, ağustos ayında aniden yiyecek depolamaya başlar. Fare bu dönemde, soğuktan dolayı besin bulmanın zor olacağı kışı, henüz bilmez ama besin depolar ve kışı geçireceği bir oyuk yapar. Toprak oyuğunun kış donundan korunmak için yapıldığını da bilmez, çünkü henüz donu ve etkisini yaşamamıştır. O halde besin deposu yapımı ve besin depolama doğuştan var olan bir davranış şeklidir.
İnsanın genetik yapısı, kromozom adı verilen ve hücre çekirdeğinde yer alan, 46 adet gen kalıtım ünitesinden oluşur. Genlerin sayı ve yapısı bireyden bireye ve türden türe farklılık gösterir. Yalnızca tek yumurta ikizlerinde bu genetik yapı birbirinin aynıdır. Aynı kromozom ve genleri taşıyan, cinsiyet, beden yapısı ve ruhsal durumlar açısından birbirine benzeyen tek yumurta ikizleri gelişip büyüdükçe davranışları da aynı olmaktadır. Yapılan araştırmalar çift yumurta ikizleri ile aynı ailede büyüyen kardeşler arasındaki davranış benzerliği olduğunu; buna karşın evlat edinilmiş çocuklar ile evlat edinen ailenin öz çocukları arasındaki davranış farklılıklarının olduğunu göstermektedir. Bu da davranış üzerinde kalıtımın rolünü kabul edenlerin görüşünü desteklemektedir.
Çevre: Bireyin doğuştan getirdiği özelliklerin ortaya çıkmasına olanak sağlayan ya da sınırlandıran faktörleri içermektedir. Kalıtımdan sonra davranış üzerinde etkili olan çevre faktörünü (bireyin içinde yaşadığı toplumun fiziki şartları ve onun sosyo-kültürel özelliklerini) savunanlar kalıtımsal özelliklerin ortaya çıkması için bazı çevresel şartların gerçekleşmesi gerektiğini ileri sürerler. Örneğin, konuşma, yürüme gibi davranışlar kalıtımsal yönü ağır basan özelliklerdir ancak bu davranışların, belirli bir gelişim döneminde (genelde bir yaş civarında) ortaya çıkması, insan davranışları üzerinde kalıtımın yanında büyüme, olgunlaşma, gelişme ve öğrenmenin de etkisi olduğunu göstermektedir. Bu nedenle her insandan aynı tür davranışlar göstermesi beklenemez.
Uygun iklim şartlarında yetiştirilmeyen, gerekli ilaçlama, budama, sulama gibi bakımların yapılmadığı fidanlardan nasıl istenilen verim beklenemezse; insanların da içinde bulundukları sosyal, fiziksel ve kültürel çevre şartları olumsuz olduğunda onlardan da uygun davranışta bulunmaları beklenemez. İnsanların yaşadığı fiziksel, sosyal ve kültürel çevreyi oluşturan en önemli kurumlar aile, eğitim, din ve devlettir. Çevre faktörünü savunanlar, bireylerin bu kurumlar tarafından uygun görülen davranış kalıplarını bilerek veya bilmeyerek benimsediğini iddia ederler.
Doğumdan itibaren bireyin sosyal, psikolojik ve fizyolojik bütün ihtiyaçlarını karşılayan ailenin ekonomik, sosyal, kültürel ve inanç yapısının davranışların şekillenmesinde etkili olduğu bilinmektedir.
Her türlü örgün ve yaygın eğitim kurumları; bireylere kazandırdığı bilgi, beceri ve anlayış doğrultusunda onları hayata hazırlamakta, onların bilimsel, demokratik, ahlaki, hukuki, sosyal vb bütün olumlu davranışlarına kaynaklık etmektedir.
Dinin davranış oluşumuna kaynaklık etmesi açısından bakıldığında, toplumun bütünleşmesine katkıda bulunduğu, aynı inanç etrafında toplanan insanların benzer hareket ve davranışlarda bulunmalarını sağladığı, sosyal vicdanın canlı tutulmasına zemin hazırladığı ve böylece önemli bir sosyal kontrol aracı olarak işlev gördüğü söylenebilir. İnsan davranışlarının şekillenmesi açısından devletin etkisi, takip ettiği sosyal politikalar açısından olmaktadır. Çünkü bu politikalar toplumun sosyal yapı değişimlerinde önemli rol oynar. İnsanı ve evrensel değerleri ön plana alan siyasi rejimlerde yetişen insanların davranışları ile totaliter baskıcı yönetimin söz konusu olduğu toplumlarda yetişen insan davranışları arasında çok büyük farklar görmek mümkündür.
“Kişilerin davranışlarının ne kadarı kalıtsal ne kadarı çevresel etkenlerden kaynaklanmaktadır” tartışmasının bugün tek cevabı olmadığı, her iki görüşün de önemli olduğu bilinmelidir çünkü bu görüşler birbirlerine rakip olarak değil bir düzlemin iki ucu olarak değerlendirilmelidir.
Doğuştan Donanım: Kalıtım yoluyla edinilmiş özelliklere denir. Davranış için gerekli alt yapıyı, gizil gücü sağlar.
Edinilmiş Donanım: Yaşam boyunca kazanılan deneyimler, çevre etkisiyle kazanılan bilgi ve alışkanlıklardır. Doğuştan getirilen gizil gücün gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini tayin eder.
Bir yanıt bırakın